Edebiyat, Kurgu

Sinema Perdem

Sinema Perdem

Çatı katındaki odamın balkonuna doğru yöneldim. Hava hafiften yağmurlu. Yerden yaklaşık 30 santim yüksek olan tekli koltuğuma yarı yatar pozisyonda uzandım. Ayaklarımı balkonun korkuluk demirine doğru uzattım. Ayaklarımdaki kapalı terliklerin boş olan yerleri rüzgar ile temas etti. Çiseleyen yağmur rüzgarın etkisi ile yüzüme doğru geliyordu. Arka fonda Dan Patlansky’ nin Big Things Going Down parçası usul usul çalıyordu. Parçanın ritmi göz kapaklarımı ağırlaştırdı. Ellerim göğsümde gözlerimi kapadım. Hafif serin esen rüzgar boğazımın altındaki boşluktan bedenime temas ederken ceketimin şapkasını kapadım. Parçanın içinde yükselen ritimle gözlerimin önündeki sinema seyircisi ile yani benimle buluştu. Sinema perdesinde kendimi buldum. Oturduğum tekli koltuktan yerçekimine yenik düşercesine aşağı doğru süzülüyordum. Bir alt katın balkonunda, sonra daha alt katın balkonunda, daha sonra daha alt katın balkonunda derken binanın temeline doğru yolculuğum başladı. Toprakla olan buluşmamın ardından dudaklarımın 2 santim kadar açılmış olduğunu fark ettim. Burnumdan nefes almayı bırakmış, dudaklarımdan içeri giren hafif serin havayı takip ediyordum. Belki de toprağa olan varışım doğrultusunda nefessiz kalacağımı düşünerek açmıştım dudaklarımı. Binanın soğuk temelinden sıcacık dünyanın çekirdeğine doğru olan yolculuğumda dinozorların varlığına şahit olmuştum. Çekirdekteki sıcaklık arttıkça terliklerimden giren soğuk havayı anımsamıyordum. Aksine içimde oluşan yanardağ parmak uçlarıma kadar ısınmamı sağlamıştı. Çekirdekteki sıcak sıvıya ulaştığımda alnımdan ilk ter damlası düşmüştü. Işık hızına ulaşan koltuğum çekirdekteki katı demire çarptığında ortaya çıkan heyecanımı tanımlamam için kalbimi söküp geri takmanız gerekiyor. Ve siz bu işlemi yaparken ben uyanık olacağım. Pufff… Dumanlar oluştu sinema perdemde. Büyük bir patlama. Açığa çıkan enerjiyi güneş kıskanıyordu. Gözlerimi açtığımda atmosferde tekli koltuğumun üzerinde dünyanın yok oluşuna şahit oluyordum. Büyük birkaç patlamadan sonra toz dumanı dağıldığında ortada tüm berraklığı ile duran okyanus göz kırpıyordu bana. Yağmur hafiften hızlanmıştı. İstemsizce kalkan kollarım beni tekli koltuğumdan uzaklaştırmaya çalışıyordu sanki. Kollarımın altını dolduran soğuk havanın etkisi ile bende kendimi ortama adapte olmuş hissettim. Bulutların arasında umursamazca uçmaya başlamıştım. Yağmur damlaları yüzümle temas ettikçe kendimi akıl almaz bir hazzın ortasında buluyordum. Üzerimdeki yağmur suları çoğalmaya başlamıştı. Ağırlaşan vücudumu kollarım artık kaldıramıyordu. Yavaş yavaş irtifa kaybetmeye başlayan gözlerimi son açtığımda berrak okyanusa burnum girmişti. Okyanusun derinliklerine doğru olan yolculuğumda yediğim vurgun nefes almamı zorlaştırmış, bilincimi kaybetmeme neden olmuştu. Film koptu. Ciğerlerime dolan suyu öksüre öksüre dışarı attığımda kendimi yeniden doğmuş gibi hissediyordum. Gözlerim aralandı. Sinema perdem artık kendisini iki yana doğru toplarken gözlerin bana bakıyordu. Endişeli bakışların ve gözaltlarındaki damlalardan ne kadar korktuğun belli oluyordu. Değer verilen biri olduğumu anladığım o anda kendime hakim olamayıp fırladım tekli koltuktan. Yaşadığım şu kısa filmde kendine yer bulmuş olman benimde sana değer veriyor olduğumun göstergesiydi sanırım. 

Gözlerin gözlerime değdikçe nefes buluyordum okyanuslarda…

[zombify_post]




Bi yoruma ne dersin ?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir