Genel

O

O

       Çok hastayım. O kadar hastayımki gözlerime kan pompalayan damarlar zonkluyor. Isınmak için yataktan çıkamadığım, kendi nefesimin ısıttığı yorganın içinde soluduğum karbondioksit yüzünden beynime oksijen gitmez oldu. Seyrekleşen saçlarımın dibinden çıkan ter damlacıkları alnımdan aşağıya usul usul akarken kendimi fokurdayan bir kettle gibi hissettim. (Ne diyor bu bademciklerini gıdıkladığım demeyin, sabırlı olun amk.) 

       Tam nefesim kesilmeye, bunalmaya başlamıştım ki “O” geldi gözlerimin önüne. Kendimi ölecekmişcesine hasta ve yorgun hissederken neden “O” geldi aklıma bilemedim. Günlerdir ara ara arayıpta “Özledim.” diyememiştim ona. Özlediğimi fark etmesi için dile getirmem gerekli miydi gerçekten. Bu konuda tartışmayacağım, ne düşünürseniz öyle olsun. Gözlerimi açıp masada duran telefonuma uzandım. Numarasını çevirdim. Yorganın içi o kadar nem dolmuşki ekran buğulandı amk. Açmasını beklemiyordum. Sanırım yine “Özledim.” diyemeyecektim. Ama sesini duyup kendi lanet olası özlemimi bastıracaktım. Telefona cevap verdi: Efendim. Kulağımdaki mutluluğu tarif edebilir miyim sizlere bilemiyorum. Hani böyle yazın çok sıcak olur terlemekten sırılsıklam olursunuzda diliniz damağınıza yapışır ya. Buz gibi bir suya muhtaç olup içinizde volkanik patlamalar oluşur. Suya ulaştığınızda hiçbir şey düşünmeden mideniz patlayacakmışçasına kana kana içersiniz ya. İşte öyle bir yoksunluk sonrası erişilen mutluluk. 

       Çok hastayım dedim. Özledim diyemedim. Çok yorgunum, başım çatlıyor dedim. Özledim diyemedim. Madem özledim diyemiyordum bende “Rakı içek mi?” diyecektim. Lakin dilimin ucunda duran bu cümleyi yutkunmak zorunda kaldım. Hayatında birinin olduğunu öğrendim. Yutkundum sadece. Bilenleriniz vardır bu yutkunmaları. İşin garip yanı ne ara özler olmuştum onu. Sadece sıradan biriyken ne ara zihnimde yer edinmişti. 

      Yatağımdan kalktım. Üzerime bir kaban giyip balkona çıktım. Sigaramı yaktım. İçime çektiğim duman mıydı sizce? Bence hayır. Neyse boğazımı yırtarcasına çektim sigarayı içime. Karşımda duran Ay’a ilişti gözlerim. Tabi ya dedim, tabi. Her şey bir Ay Edebiyatı ile başlamıştı. Ayın çok güzel olduğu bir akşamdı. Dolunaydan gözlerimi alamıyordum. (Bu arada ben Ay’ a aşığım.) Bana neden gözlerimi alamadığımı sordu. Bende o an boş bulunup dakikalarca anlattım, anlattım. Sanki Ay’ ı değilde çok sevdiğim bir sevgiliyi anlatıyordum. Derken ben anlattıkça o bana hayranlıkla bakıyordu. Ben ise öylesine sarhoş olmuştumki Ay yerine ona sarıldım. 

       Sarıldım, sıkıca sarıldım. Belini avuç içimde hissediyor, her kıvrımını sanki ellerime işliyordum. Sanki yıllardır birlikteydik. Sanki yıllardır bana sarılıyordu ve artık bedenim onun varlığına alışmıştı. Ona öylesine ilk kez sarılmıştım. Kalbimin kanatlanışına şahit olan Ay bana dalga geçercesine bakıyordu. (Siktir lan, benim yerime onu koyamazsın diyordu.) Dakikalarca kokusunu içime çekerek sarılmıştım ona. Hadi benimle gel dese her yere giderdim belki de. Demedi, bende ona kal benimle demedim. 

       Kendi kendime iç çektim. He lan, her şey bir ay ışığı ile başladı ve ay ışığı ile bitti, dedim. Sigaradan son fırtımı çektim. Ay’ a bir selam çaktım ve hasta yatağıma geri döndüm.




2 Yorum

  • Bkz. aynı başlıkla yazılmış bir diğer yazı http://www.cayarasi.com/o/ yazar Hu

    6 yıl önce
  • varsayılan avatar

    Sen Kimsin Lan Benım yazılarımın baslıklarını alıntı yapıyon Comanndoo

    6 yıl önce
  • Bi yoruma ne dersin ?

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir