Edebiyat

Kıyametten Sonra

Kıyametten Sonra

 Günün birinde büyük bir felaketin yaşanacağı hissi içimi kapladığından beri o günün sonrası için hazırlanıyorum. O gün geldiğinde sanki aklımı yitirecek kadar büyük bir acının ardından ayakta kalabilmek için bir yerlerde biriktirdiğim anılarımı kullanacağım. Çünkü kuvvetli bir acı nükleer bir etki yaratır zihinde. Kişiyi değiştirir, sahip olduğu en kıymetli şey olan aklını unutturur ona. Otistik çocuklar krize girdiğinde genelde onlara alışık oldukları şeyler gösterilir. Bunun amacı güvende olduklarını onlara hissetirmektir. 

 Bizler böyle yaratıklarız. Yabancılardan korkarız. En delikanlı olduğunu iddia edenlerimizin bile çapı aynaları kadardır. Fakat aynaları kaybolunca onların da krizleri tutar. Ya birileri üzerinde tahakküm kurmak hatırlatır onlara kendilerini, ya da sağlam bir sille yemek. Üzerinde yaşanmışlıkların bulunduğu bir yoldan geçmek sadece nostaljik bir hazzı tetiklediği için değil size yaşamış ve halen yaşıyor olduğunuzu hatırlattığı için de kıymetlidir. Fakat içinde yaşadığınız an içerisinde daha kıymetli bir şey bulamayıp sürekli yolunuz maziye düşüyorsa, vay halinize. Onulmaz derde yakalanmışsınız. 

 Her bina yıkıldığında ve herkes gittiğinde yere kapaklanmaktan beni alıkoyacak olan şey, gözlerimi kapattığımda batan güneşin altında gülle oynayan bir çocuğun silüeti olacak. Kulaklarım gürültüden sağır olduğunda duyduğum ses sobanın içerisinde yanan odunların sesi olacak. Burnum soluduklarının neticesinde işlevini yitirince anımsadığım koku nisanda doyasıya içime çektiğim portakal çiçeği kokusu olacak. Fabrikasyon gıdalar dilimi körelttiğinde kahvaltıdaki zeytinin tadı teselli edecek beni. Bütün bu çılgınlık karşısında aklıma mukayet olmamı sağlayacak şeyin ne olduğunu ben de bilmiyorum. Demek ki aklımı yeterince kullanmamışım.

[zombify_post]




Bi yoruma ne dersin ?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir