Edebiyat

Duvar

Duvar

 Yalnızlığın tanımı iki şekilde yapılabilir. Etrafta hiç kimse olmaması ve etrafındaki kişilerle aynı noktada olamamak. Bu durumlardan ilki eğer ıssız bir adaya düşmemişseniz veya herhangi bir sebeple f tipi cezaevine atılmadıysanız rahatlıkla bertaraf edilebilir. İkinci durumun çözümü,tabi eğer bunu problem olarak görüyorsanız, daha karmaşıktır ve belirli bir yolu da yoktur. Çünkü insan denilen akıl sahibi hayvan çoğu zaman özgür olduğunu zannettiği iradesini kullanmaktan acizdir. Ve eğer siz bu “ben” düşmanıyla el sıkışmaya yanaşmaktan yana değilseniz, yaşadığınız kimlik kargaşası karşınızdaki insanın sizden pek haz etmemesine yol açacaktır. 

 Hemen korkmayın. Öyle veya böyle ne kadar uzak olsanız da onlara, hergün sağda solda kendinize ne kadar güçlü olduğunuzu ve kimsesiz de var olabileceğinizi telkin etseniz de netice de sizde onlar kadar etten ve kemiktensiniz. İzole yaşamın yol açtığı azalan oksitosin ve serotonin sonucunda merkezi sinir sisteminiz sizi içinde bulunduğunuz kabuktan çıkmaya zorlayacak. Vıcık vıcık oluşundan yakındığınız durumların içine sizi atacak. Bazen sıcak bir muhabbetle ödüllendirse de çoğu zaman modern ilkelliğin tüm çirkefliğiyle yoğuracak. Bu durumdan yakınmayın, alışmaya çalışın. Bir süre sonra siz de kendinizi ortamlarda kimliğinizi yüceltirken göreceksiniz. Uyum sağlamanın ve sürü içinde olmanın verdiği dayanılmaz rahatlığı ayak uçlarınıza kadar hissedeceksiniz. Sürü içerisindeki karşı cinsten bireyler ile kâh gülecek kâh ahbaplık ayağına türlü hayvanlıklara imza atacaksınız. Her toplulukta istisnasız gelişen görünmeyen sınırlar sizi de saracak illaki birilerini daha yakına diğerlerini uzağa atayacaksınız. Kimi çok yakın olacak kimi sizi görünce “hiç arayıp sormuyon da ha” diyecek. Kimine canın sağolsun hacut hallederiz, kimine sanki sen çok arıyon dürzü diyeceksiniz. 

 Zamanla, bir dönem ne kadar acınası derecede bir başınıza olmamışsınızcasına etraftakileri yadırgayacak ve yalnızlığa methiyeler düzeceksiniz. Yanı başınızdaki kişilerin en ufak hataları gözünüze batacak, gün geçtikçe onlarla aranıza küçük çizgiler çekmeye başlayacaksınız. Amansız anksiyete nöbetleri geçiren siz değilde Ian Curtis’miş gibi hareket edip bilincinizi yitireceksiniz. Radikal olduğunu düşündüğünüz kararlar almanız an meselesi, şu noktadan sonra geri dönüş çok zor. Evet artık ground zero dasınız. Günaşırı Cem Karaca – Herkes Gibisin dinleyerek kendinizce zalımovski edebiyatı yapmaya başladınız bile. Zaman artık daha şeffaf bir perde ve gün yalnızca turuncu gökyüzünden ibaret. Mabet bellediğiniz parklar, yollar, banklar kollarını açmış sizi bekliyor. 

 Matah bellediğiniz yalnızlık tekrar iktidarda ve tüm ordularını yolluyor yeniden kişiliğinize. Duyduğunuz tek şey olan kalp atışlarınız yaşamdan ziyade ölümü anımsatıyor artık tekrardan. Kaçmak için açtığınız şarkılar ağız birliği yaparcasına haykırıyor ne kadar aciz olduğunuzu. Ve kadim dostunuz duvarlar yine gösteriyor soğuk ve biçimsiz suratını. İstemsizce muhabbet kurmaya çalışsanız ne fayda… Sizden çıkan sesi size döndürmekten başka işlevi yok. Gayri ihtiyarî bir şekilde sizden bir parça olduğuna kanaat getirdiğiniz üstü karalı kağıtlarla kaplamaya çalışıyorsunuz. Duvarı bile kendi saflığıyla kabul etmeyi reddediyor onu şekillendirmeye çalışıyorsunuz. Daha evvel insanlar üzerinde yaptığınız için işe yarayacağını düşünseniz bile duvar kabul etmiyor bu terbiyesizliği. Değişmeyi ve sizle müttefik olmayı reddederek sizi atıyor yalnızlığın kucağına. 

 Zaman geçiyor, ihtişamlı tik-tak senfonisi borazanlarını tüm hışmıyla çalıyor. Adına dünya denilen yerde yine birileri gülüp diğerleri ağlıyor. Birileri el ele yürüyüp diğeri tuttuğu eli toprağa veriyor. Bir yerde güneş yeni doğarken diğer bir yerde batıyor. Ve hafızası pek kuvvetsiz insan başlıyor yeniden:

“yalnızlığın tanımı iki şekilde yapılabilir…”

[zombify_post]




1 Yorum

  • Uçsuz bucaksız dost ormanına elimizde baltalarla girerken anımsayamadığımız benliğimiz, bizi iktidar sahibi yapmaya odaklanmışçasına gazlıyor. Ne fenadır ki biz hep mağlup, biz hep aciz. Duvarların soğukluğuyla ısınan kelimelerimiz yine tek dostu olan duvarlara ihanet peşinde. Farkına varıp sigaranı yaktığında içindeki meclisten gelen bir ses:
    Şarkıyı başa sar…

    6 yıl önce
  • Bi yoruma ne dersin ?

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir