Alıntı Söz, Eleştiri

Dini Kullanma!

Dini Kullanma!

      Din nedir? Tanrının varlığı ve bizi yaptıklarımız doğrultusunda sorgulayacağı düşüncesine dayalı toplumsal bir olgudur. Allah tarafından insanlar için konulmuş yasalar da diyebiliriz. İnsanlığın yaratılışından günümüze kadar geçen sürede birçok din kavramı dünya üzerinde ses getirmiştir. Gönderilen peygamberler aracılığıyla birçok doğru ya da yanlış bizlere bildirilmiştir. Lakin biz insanoğlu olarak belirli zamanlarda dinlerimize sahip çıkabildik. Dini değişmeden yaşayabildik. Daha doğrusu değiştirmeden yaşayabildik. Zaman içerisinde kendi çıkarlarımız doğrultusunda dini düşünceleri değiştirmeye kalktık. Eskiden biz dine uyarken zaman içerisinde dini kendimize uymaya, uydurmaya zorladık. Hatta kendi menfaatlerimize dini alet etmeye başladık…

       Mesela siyaset… Kendi düşüncemizi halka empoze edip onlarında desteğini alabilmek için dini kendimize referans gösterdiğimizi yine halka sunuyoruz. Yalnız, kendi değiştirdiğimiz dini referans gösteriyoruz! Belli bir ideoloji altında toplanmış olan etrafımızdaki insanları bile bu yalana ortak edebilmek için çabalıyoruz. Dini duyguları sömürmek suretiyle oy toplamaya çalışıyoruz. Lakin ufak bir sıkıntı var. Halk bizim bu yaptığımızı biliyor ama onlarda kendi çıkarları için bilmezlikten geliyor. Biz dini referans alıp dini duyguları kabartarak halktan çalıyoruz, halk ise dini duyguları coşku ile yaşadığını bize göstererek salağa yatıyor ve işlerini bu şekilde hallettirmeye çalışıyor. ( Belki bu kısmı okuyanlar bana karşı çıkabilir ama sadece bir düşünmelerini istiyorum.) 

      Yapmayın. Din dindir, siyaset siyasettir. Devletin, iktidarın ya da herhangi bir siyasi oluşumun dini görüşü olmaz. İnsan olarak dinimizi yaşarız ancak insanlar topluluğunun oluşturduğu bu ideolojik merkezlerde tek bir dini görüş altında toplanamayız. Ülke sınırları içinde yaşayan milyonlarca insan birbirinden farklıdır ve bunca insanın aynı dini görüşü olmadığı da bir gerçektir. Saygılı olmayı öğrenelim ve dini siyasi çıkarlarımız için kullanmak yerine insanlığı düşünerek insanlık için ideolojimizi kurgulayalım.

      “Bizi yanlış yola yönelten soysuz kimseler bilirsiniz ki, çok kere din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı hep şeriat sözleriyle aldata gelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz… Görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep din niteliği altındaki küfür ve kötülükten gelmiştir. Onlar her türlü hareketi dinle karıştırırlar.” 1923 (Atatürk’ün S.D.II, s. 127)

      Mesela yaşamımız. Dünya üzerinde yaşayan milyonlarca insanın yapmak istemediği her şey için her zaman bir bahanesi vardır. Buna üşengeçlikte diyebiliriz, tembellikte, vurdumduymazlıkta. Lakin nasıl bir bahanemiz olursa olsun bence dini bahane etmemizden daha iyidir. Din bizi tembelliğe, üşengeçliğe itmez. Şuan bu yazıyı okuduğunuz zamana kadar geçen sürede hiçbir din tembelliği teşvik etmemiş, aksine kınamış ve hoş karşılamamıştır. Hatta gönderilen peygamberlerde insanları tembelliğe karşı uyarmıştır. 

      Peki, biz neden dini kullanarak yapmamız gerekenlerden uzak durmaya çalışıyoruz? Nasıl mı? Geçenlerde iki çocuklu bir kadın rast geldi. Eşi vefat etmiş, kendisi ve çocukları kirada, sobalı bir evde kalıyor. Kiraları 600 lira. Evde gelir getirici bir işte çalışabilecek tek kişi o kadın. Ailenin herhangi bir geliri yok, kirayı kadının dayısı ödüyor. Abileri başka şehirde yaşıyor arada para gönderiyorlar. Evin ihtiyaçlarını kadın bu şekilde sağlıyor. Dedim ki;, neden çalışmıyorsun? Dedi ki; çocuklarım okula gidiyor ve benim dini görüşüme göre kadınlar çalışmaz. Neden, dedim. Etrafta erkekler var ve kadının çalışması haram, dedi. Şimdi bu örnek üzerinden gidelim. Kadının eşi vefat etmiş ve bakması gereken iki çocuğu var. Bu iki çocukla birlikte kadının geçimi için aileden gelen destek ne kadar yeterli olur sizce ya da aile desteği hayatları boyunca devam edecek mi? Yani burada kadın dini kullanarak çalışmamak için bahane üretmiyor mu? 

      Ya da eli ayağı tutmasına rağmen dilencilik yapan birini düşünün. Gidip kendisine bir iş bulup çalışmak yerine insanların dini duygularını istismar ediyor. Bu şekilde akşama kadar oturduğu yerden para kazanıyor. Şimdi bu davranışın hırsızlıktan ne farkı var. Onca insanın dini duygularının istismarı kul hakkı değil mi?

      “İhtiyacı yokken dilenen, ateş topluyor demektir.”(E1-Hindî, VI/495)

      Ya da bir psikolog olduğunuzu düşünün. Karşınıza LGBTİ’ li bir birey geldi. Benim dini görüşümde sizler lanetlisiniz, infilak olacaksınız mı diyeceksiniz? Sadece LGBTİ oluşumu içerisinde olduğu için o bireyin müracaatını dini görüşünüzü referans alarak geri mi çevireceksiniz? O kişinin insan olmasının hiçbir önemi olmayacak mı sizin için? O kişiyi ötekileştirmek size ne kazandıracak? Bence sadece din çatısı altında kendinizi kandırmaktan başka bir şey değil bu!

      İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin resmi çevirisinde, 1. maddede şöyle yazılıdır: “Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.”

      Bu yazı, buradan Küba’ ya kadar yazılabilir ama bence biz ona da bir kulp buluruz. Neyse, işin özü biz dini kandıramayız. Din zaten belirli bir sistem içinde kurulmuş. Biz bunu da değiştiremeyiz. Yapmayın. Dinin doğrularının yerine kendi doğrularınızı koymaya çalışmayın. Dini değerlerle oynamayın. Din sömürüsü yapmayın.

DİNİ, KENDİ ÇIKARLARINIZ İÇİN KULLANMAYIN!!!

[zombify_post]




Bi yoruma ne dersin ?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir