Eleştiri

Aracı.

Aracı.

Bugün sadece aracı olucam. Geçmiş yıllarda adını duyduğum feminist yazar Duygu Asena'nın kitaplarından biri ile geçen yıl kitapçıda ilk buluşmamızı yaptık. Tozlanmış bir kitaplıkta yağmur yağan bir günde buldum.Böyle bir kitabın ve daha bir sürü kitabın hele ki bir kitapçıda öyle bir konumda olması beni çok üzdü. Birçok kitapçı var, kimileri toz dahi almıyor, kimileri kitapları dışarıda bırakır pervasızca veya kimileri de kitap okumaktan başını bile kaldırmaz ama temizlik ve düzen konusu da önemlidir son gruptakiler için. Kitap satışı yapılan dükkanların manevi açıdan da ticarileşmesi beni üzüyor. Neyse size bunlardan bahsetmeyeceğim.
Bugün size Duygu Asena'nın çalıştığı dergide yazmış olduğu eski yazılarından birkaçını harmanlayarak aktarmak istiyorum. Yazıyı oluştururken genelleme yapmaktan kaçındım ama birçok kişinin kendinden bir parça bulacağına eminim.
Duygu Hanım diyor ki " Erkeklerin cümle aralarında sıklıkla kullandığı kelimeler vardır: koyarım, oyarım, s***** et, s*k**rlar…
Bu kelimeleri ilk kez maça gitmiş olsanız karşı takımın mağlubiyeti sonrasında taraftarlar tarafından duyabiliyorsunuz. Sokakta, günlük yaşamın birçok alanında, bir arkadaş sohbetinde, kadınların bulunduğu bir alanda rahatlıkla ağızdan çıkan bir kelime olabiliyor."
Daha sonra kendisinin yazısına cevaben gelen mektup veya telefonlarda kimilerinin yazıdaki duruma karşı çıktığını ama sadece karşıt olmak için karşıt çıktığını, kimilerinin dalga geçtiğini ve çok az bir kesimin ise unuttuğu deyimlerden bahsettiğini dile getiriyor: 'sahaya inmek' gibi. Ve üzülerek belirtiyor ki kimse bu eylemin "yanlış" olduğunu bana söylemedi diyor. Sevgili erkek arkadaşlar cinsel organınızın varlığı size güç katmıyor, kullanımlarınız midemi bulandırıyor, bana göre daha uygun tabirler var, size göre de uygun OLMALILAR. Kullanımlarımız o amacı taşımıyor vs diyecekseniz, ne güzel taşımıyorsa kullanmayın.
Ayrı başlıklı bir yazısında diyor ki kadınların namuslarının korunması için eve kapattınız, onlara senin aklın ermez ve yarım akıllı dediniz. Sonunda evde kapanmaktan ve iş öğrenmemekten dolayı o da bunu normal kabul edip böyle olduğuna ikna oldu diyor.
Bir önceki yazısında bu argo kullanımlar ile ilgili olan da şöyle ifadesini genişletmeye devam ediyor.
Kadına cinselliğin konuşulmaması gerektiğini, cinsel isteklerin yasak olduğunu belirttiniz. Ama erkekler cinselliği öğrenmeliydi, kadınların hiçbir düşüncesi dahi olmamalıydı. Erkekler 'namuslu' kızları 'yoldan çıkarıp' size göre onaylanmış birliktelik şekli olan 'evlilik' vaadi ile kandırıp kızı size göre 'bozduktan' sonra diyor ki o erkek " Benimle yapıyorsan herkesle yaparsın." diyor. Ve mutlu son ama erkek için. Kadını bırakıp gider, yeni kadın tavlamaya.Neden kadınlar kandırılan durumuna düşüyor, neden erkekler peşinde koşuyor. Bunu cidden düşünün. Kadınlar bu durumları bir döneme kadar, yaşamadan bilmediği için sebeplerden biri, diğeri de kimi erkeklerin koydukları kurala göre kadınlara yaşam şekli biçildiği için. Kadına öyle bir saflık misyonu yüklenmiş ki, kadın cinselikle ilgili hiçbir bilgi edinmeyecek. Bu kuralın her iki taraf için de hezeyanları var tabii. Duygu Hanımın tabiri ile HER TARAFI ELLENMİŞ KADINLARIN EL DEĞMEMİŞ BEKARETLERİ. Kimi kadınlar da bu kurallarda o "kimi" erkeklere göre hafif kalmayacak esnemeler yapmış. Kendilerince sevişme biçimi ortaya çıkartmışlar. Kimi bir yıl dayanmış, kimi üç gün önce yapmış, kimi günü gününe dikilmiş. Akşama ise damatları onları büyük bir gururla sevmiş, ona göre hiç el değmemiş eşini. Sevmek buysa, sevilmek buysa…
beni sevmeyin.
(Bu yazıda sadece bu davranışları sergileyen erkekleri eleştirdim, umarım o ayrıntı gözden kaçmaz ve siz de o erkekleri eleştirirsiniz. Beni değil. )




4 Yorum

  • İnsan hayatında nasıl yaşadı ve yaşattı ise karşısındaki kişi de kendisine öyle gelecektir. Benim şahsi kanaatim kendin ol ve hayatına girenden fazlasını bekleme. Ayrıca toplumsal kalıplar, cinsiyetçi yaklaşımlar her ne kadar içimizde yer yer fırtınalar koparsa da özgürlükçü yaşamımızı sınırlayan yine bizleriz. İstediğin gibi yaşayamaman ya da kullandığın cümlelerin veyahut kelimelerin yadırganması da yine aynı toplumun bize dayatması ki daha acı olanı bunu oluşturanlar bizler oluşu. Yani daha açık bir ifade ile küfür hayatımın bir parçası iken bunu kullanım alanları ı gözden geçirmem gerektiriyor ve bir cinsiyete atfettiriliyorsa burada ifade özgürlüğü ya da kısaca bir özgürlükten söz edemeyiz. Ne yazıkki toplu halde yaşamamızın sonuçları olarak çıkıyor bunlar karşımıza.

    4 yıl önce
  • Teşekkür ederim. Kendim olsam da değişen hicbir sey yok, fazlası değil olmasi gerekeni bekliyorum ve bunu hep beklicem. Neden mi? çünkü yanlışa yanlış demezsem nerede kalır doğrularim, nerede olur oradaki ben. Toplu yaşamının azınlık kesimi değiliz ama azınlık muamelesi görüyoruz. Ben de gördüm, görüyorum, hala lanet olası bir davranışım hic gitmeyecek yerlere çekiliyor hala bedenimle varım, hala cinsel organımızla varız. Bu mu değer, ben, bizler bu muyuz? Bunu sana yönelik yazmıyorum, o sorumluluğu duyarak yazıyorum. Ama yazsam da esas erismek istediklerime erişemiyorum. Ben bedenimle yokum sadece, kaşımla yokum, 24üme gelince evlenmelisin çağrılarında yokum, illa çocuk doğurmalısın çağrılarında yokum. Benim dilimde tüy biter ama esas iş erkeklerde kabul edelim ki sizde, kimse yaşamadan anlamıyor, hâlâ salak arkadaşlarım bile kadınlara güven olmaz, sevgili olunmaz diyor. Her gun birimiz o***pu damgası yiyoruz. Kimse güvenden, sevgiden bahsetmesin, bir kadını bircok duruma, onun icin iyi vrya kötü bilmiyorum erkek itiyor, suçlamıyorum kimseyi, bu durumun da dinamiklerini kavrayabiliyorum ama asla kabul etmiyorum, hicbir kadın haklarından yoksun kalmamali, bana hâlâ cinsel obje gozuyle bakılıyor ya kamu kurumunda ya, evlenmem lazim yaşım gelmiş… Bizim kalın duvarlarımızı ördüler içine sevyi ekmediler, hep yasakları ogrettiler, kimse güzel sevmeyi öğretmedi ne kiz çocuklarına ne de erkeklere yine genelleme yapmıyorum gorunen uzerinden bir tahmin diyelim. Ben bu ulkede istismar mağdurlarinin sırf çekici olmiyim diye bir deri bir kemik kaldıklarını biliyorum. Hala ne kadar bu kullanım yaygın olmali, sevgi tek taraflı olmuyor, sevmenin de kuralları var, bir erkek neden ona bel alti küfür edildiğinde sinirleniyorsa kadın da o ölçüde haklıdır. Kusura bakma S, cok dolu bir anımda cevap vermek durumunda kaldim, okursan üzgünüm, birikmişlik iste

    4 yıl önce
  • Alışkanlıklardan vazgeçmek çok zordur. Hele ki yıllar içersinde dile yerleşmiş bazı kalıpları, belirli durumlarda ağızdan çıkan istemsiz sözleri değiştirmek aktif bir şekilde irade sarfetmeyi gerektirir ve bu öyle 2 – 3 günde olacak iş değildir. Bunlar hoş şeyler değil. Küfür etmek yani. Noktalama işareti olarak küfretmek hele. Ben şahsen denedim. Ta ki ortada kanıtlar ve gerçekler olduğu halde sırf kendi siyasi düşüncesinden olan bir insana toz kondurmak istemeyen kocaman bir güruha denk gelene kadar. O noktada kayışlar baya bir yıprandı. Daha sonra canım ülkemin güzide insanlarının bir çoğunun içinde bulundukları kabileden bağımsız olarak aynı davarlıkları gayet bile isteye sergilediklerine ve bundan zerre gocunmadıklarına şahit olunca artık koptu bir şeyler tamamen. Artık birilerinden bahsederken küfretmeden bunu yapamıyorum. Olmuyor yani. Valla bak.
    Umarım içindeki öfken seni günün birinde Valerie Solanas’ın Türkiye şubesine dönüştürmez. Zira ben bu ülkede bir şeyi savunup radikal olmayan çok az insan görüyorum.

    4 yıl önce
  • Machodolar teşekkür ederim yorumun için içindeki kopuşu anlayabiliyorum. Bunu ben de yaşıyorum, ben de sinirleniyorum, ben de sinirlenince kötü sözler sarf ediyorum ama hiçbir kötü sözümün içinde bir cinsiyete yönelik aşağılayıcı ya da seviyesiz içerikte değil, tüm bunlara ek ben büyürken bunu öğrenmiyorum sorun bir de burada ve en kötü alışkanlığımız: alışkanlıklarımızın farkında olmak. Güçlü irade demissiniz, inanırsanız bu irade gelişir, inanırsanız o güç zaten sizdedir. Teşekkürler.

    4 yıl önce
  • Bi yoruma ne dersin ?

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir