Edebiyat, Genel

Içine düstüğümüz şu bolluk beni öldürecek

Içine düstüğümüz şu bolluk beni öldürecek

Susuşlarımız da yanıyor gecede  . Dışarıya hangi rengi  vereceğini bilmeden griye çalıyor geride bıraktıkları. Işık vermez misin ey karanlık ,silüetlerin beni boğuyor uykumun köşelerinde. Konuşacak bu kadar şeyi nerden buluyor bu insanlar ? Iki dudağın yer sofrasından kim doyup kalkmış ki hem ? Anlatabildin mi şimdi içinin akışını ,ulaşmak istediği yere eksiksiz vardı mı. Sen eksiksin dostum kelimelerin nasıl tamamlasın seni. Sana biraz ekmek biraz dost selamı yanında sunulan şarabın beyazı gerek. Güneş bağrına basar geceyi de gündüze aşık sanarlar. Bir ay dogar o ilk aksamdan dostum. ilk sabahına yenilir çünkü bundan sonra daha sert yenilmek icindir susuşları. Kelimeleri dusensiz yerlidir artık . Adımları incedir yalnız izleri derine gizlenir. O yada bu sekilde susuşları  anlatır insanları. suşuşları kaldırır o ince tül perdeleri. Bir evin icinden yagmuru izlemektir  konusmak .susmaksa o yagmurda gölge vermesidir ağaçların.hem sen anlamiyorsun o anlamiyor ben anlamiyorum anlam bulamiyorum .icine dustugumuz şu bolluk beni öldürecek. Emrah Serbes bir kitabinda soyle diyordu. “Kiyameti büyük bir gümbürtü olarak tasavvur ediyorlar ama bence sonsuz bir sessizlik olmali ” .




3 Yorum

  • Bir ay doğar o ilk akşamdan, o ilk akşamda beyaz şarabın gölgesinde sabahlamak.. Ne muazzamdır sarılışı o eşsiz morun yeşile. Buluşmak üzere o hisli günbatımında…

    7 yıl önce
  • varsayılan avatar

    Dostoyevski Anadolu çomarı bir velet olsaydı aynı senin gibi yazardı kardeşim ..

    7 yıl önce
  • Bu yazdıklarından Şerif Issı’nın haberi var mı? Bence var.

    7 yıl önce
  • Bi yoruma ne dersin ?

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir